Sennur Sezer Emek Direniş Şiir ve Öykü Ödülleri 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde sahiplerine takdim edildi. Bu yıl 9. kez düzenlenen ödüller, DİSK Gıda-İş ve Manos Kitap’ın Kadıköy Moda Sahnesi’nde birlikte düzenlediği törenle sahiplerine verildi. Törende öykü dalında Cansu Selçuk Çağlar, şiir dalında Mehmet Sait İmret ödül aldı.
Kübra Yeter’in sunduğu törene Emek Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan, Emek Partisi İstanbul İl Başkanı Sema Barbaros, Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS) Genel Başkanı Adnan Özyalçıner, DİSK Genel İş Sendikası İstanbul Anadolu Yakası 2 No’lu Şube Başkanı Ali Sönmez, KESK Genel Sekreteri Sevgi Yılmaz, TÜKODER Genel Başkanı Aziz Koçal, DİSK İstanbul Bölge Temsilcisi Asalettin Arslanoğlu, Mustafa Köz, Cenk Kolçak, Emrullah Alp, Ayşegül Tözeren, Şenay Aydemir, Sonat Yurtçu’nun aralarında olduğu siyasi parti temsilcileri, sendika yöneticileri, Sezer’in şair-yazar dostları ve okurları katıldı.
Evrensel’in haberine göre, DİSK Gıda-İş Genel Başkanı Olcay Ozak törende yaptığı konuşmada, “Barış emekle gelecektir. Sennur Sezer barışın şairiydi. Aynı zamanda emeğin, emekçinin öyküsünü anlatıyordu. Kendisi de nerede grev, direniş varsa, grev çayını ve şiirini paylaşıyordu. İyi ki doğdun, iyi ki yazdın Sennur Sezer” dedi.
Törende, “Biz Varmış İz Yokmuş” öyküsüyle ödül alan Cansu Selçuk Çağlar’a ödülünü veren Adnan Özyalçıner de şunları söyledi: “Ben diyorum ki: Ne savaş, ne açlık, ne yoksulluk, ne yokluk, ne Rum, Ermeni, Yahudi, Müslüman, ne Sünni ne Alevi, Katolik, Ortodoks. Ne kadın ne erkek. Dişi, eril. Ne yaşlı, genç, çocuk. Terk gerçek insan. Yaşanacaksa insanca, barış içinde yaşanacak, barış içinde yaşanmalı bu dünyada. Sennur Sezer diyor ki: Yüzyıllardır uygarlığı yükselten, barışı sağlayacak olan emektir” ifadelerini kullandı.
İLHAN SAMİ ÇOMAK’TAN MEKTUP
30 senedir cezaevinde tutulan Şair Yazar İlhan Sami Çomak Sennur Sezer Ödül Töreni için bir mektup gönderdi. Mektubun tamamı şu şekilde:
“Sevgili dostlar,
Aşina olunan şekliyle bir mesaj yazmaktansa, tahliyem keyfi olarak engellendikten hemen sonra, özgür olma isteğimin acı sesiyle içimden taşanları yazdığım aşağıdaki pasajla sizlere hitap etmek isterim.
Bütün köprüleri geçtim. Evleri, bahçeleri, bahçedeki çiçeklerin kokusunu alıp geçtim, en köşeye suların sesiyle çalkalanan zamanın bir adım berisine vardım. Denizin karnı yumuşak ve çetindi. Belli ki rüzgar esiyordu, gecenin acelesi vardı, belli ki metindim daha.
Sevgi köyün ısıtan ışığıyla annemin parmaklarına avuçlarına, sevgi demli çaydan yükselen buharla babamın ellerine, sevgi suların kıvamlı bilgisiyle kardeşlerimin gözlerine, sevgi İpek’in hafiflik veren edasıyla hayatıma hayatıma inmişti.
Ben göğe dağa baktım, genişliği sevdim, çocukların ağladığını gördüm, koşup ağaca gölgeye tüm renkleri bilen gözlerimle baktım.
Aşağıda bir ses kulaklarıma, gümrah zaman ellerime gövdeme dolana dolana çoğaldı. Öksürdüm ve yankısını tarttım kararsız şeylerin. En başta özgürlük vardı.
Sevgili dostlar,
Normal şartlarda bu gece sizlerle olacaktım. Bunu çok istiyordum. Bu birliktelik, hayatımın çok özleyip beklediğim şekilde rayına girmesinin kalabalık ve güzel dostluklarla örülü ilk adımı olacaktı belki de. Olmadı, izin vermediler. Orada, yanınızda olamasam da gür sesiyle Sennur Sezer’in bizi buluşturmasının değerinin farkındayım. Söz, bir dahaki ödül töreninde yanınızda olacağım.
Ama şimdiden benim için tekrarlamanızı istediğim bir şey var, ta ki o büyük güne hızla ve daha bir dirençle akayım: Oldu, geldim işte, bütün ağzı bozuk rüzgarlar sussun artık!
Size teşekkür ederim.”
(ALINTI)